Belki de her gün yeni güzel oyun çıkartakar kalite seviyesini daima üstte tutmak oldukça zor bir şeydir ve Big Fish Games’e bir çok kaliteli oyun sunduğu için benim şahsi saygım olsa da, Time Chronicles: The Missing Mona Lisa adlı son sundukları oyunları tek kelimeyle bir kusurdur... Read more
Başlangıç olarak ilk dakikalardan oyunun beklentisini bertaraf eden berbat grafiklere sahip. Bulanık fotoğrafları veya acemi tasarımcının ilk 3D resimler çalışmasını andıran mütevazi ve çirkin arka planlar ilk saklı nesne sahnesini gördüğünüzden sonra oynama isteğiniz bile kaçar. İnanın ki, gittikçe daha da kötüleşiyorlar. Animasyon yok, ve kahramanlar basit çizgi film stilinde olup sevimli olmak yerine çok dandik duruyorlar.
Hikayeye gelince, basitliğine rağmen oldukça değişik ve tazedir. Oyun adından da anlaşıldığı gibi hikaye Mona Lisa’nın çalındığından bahsediliyor. Çizgi filmdeki lazer gibi görünüşe sahip Zaman Büken adlı şahane icadı sayesinde zaman yolculuğu yapan yakalanması zor süper hırsız Leonardo da Vinci’nin şaheserini müzeden çalmış, küçücük parçalara atomize etmiş ve bu parçacıkları dünyanın değişik yerlerinde ve değişik zamanlarda dağıtmış. İşte sizin de amacınız değişik zaman ve mekanlarda yolculuk yaparak tüm bu parçaları toplamaktır, ve zaman yolculuğunu tabii ki Zaman Büken sayesinde yapacaksınız, çünkü İnterpol tarafından hırsız yakalanmaz üzereyken onu bir yerde düşürmüştür ve ayrıca İnterpol Teknoloji Birimi tarafından icad edilen diğer garip alet olan Zaman İzi Yokedici ile hırsızın zaman içindeki izlerini takip edeceksiniz. Aslında entrikalı fikrine rağmen hikaye bir sürü tesadüf yüzünden ikna edici gibi gelmiyor.
Hikaye anlatımı tamamen sıradan olduğundan özel bir bahis hak ediyor. Olaylar çok yavaş olup bitiyor ve içeride bir sürü boş konuşmalar mevcuttur. İlave olarak incelemek zorunda olduğunuz çoğu saklı nesne sahneler birbirlerine ne konu ne de mekan olarak bağlıdırlar. Sonuç olarak yapmanız gereken tek şey çeşitli kutular, ölü karaböcekler, kuşlar, havuçlar ve diğer gereksiz ve hiç bir alakası olmayan şeyler dahil listedeki nesneleri bulmaktır. Asıl gereken nesneler ise, örneğin, resim parçaları geçmişte ve şimdiki zamanda topladığınız diğer şeylerin listesini tamamladığınızda size otomatik olarak veriliyor. Zamanınızı bu çöplükleri incelemekle geçirirsiniz ama sonunda hiç bir şey olmuyor. Sabıkalıyı yakalamak için hiç bir hareket yapmıyorsunuz her ne kadar fazla parça toplasanız bile. Olaylar ileri gitmiyorlar. Patronunuz size teşekkür ederek bir sonraki ve daha da berbat çöplüğe gereksiz havuçları toplamaya gönderiyor. Böyle bir durumun ne kadar da sinir bozucu olduğunu hayal edebiliyor musunuz?
Yine de bu olay Time Chronicles: The Missing Mona Lisa oyunundaki en kötü şey değildir. Oyun içinde bir saklı nesne sahnesinden bir sonrakine zıplarken çok basit bir-iki mini görevleri de tamamlıyorsunuz. Çoğu arka planlar bulanık ve dağıtılmış şekildeler. Aslında, dağıtılmış demek yanlış olur. Onlar daha çok çocukların yaptıkları kolajlara benzerler, çünkü tamamen farklı şeyler aynı resimde beraber duruyorlar. Örneğin, Louvre’daki yöneticinin ofsinde ön kapıda oturan minicik pengueni bulursunuz, Mısır’da ise, Sfenksin sırtında kocaman kurbağayı ve cüce gibi zebranın pencere kenarında eğildiğini görürsünüz. Kimi nesneler havada asılı duruyorlar, diğerleri ise, etrafta dağılmış haldeler. Bir keresinde ekran dışında duran elektrik süpürgesine rastlamışım, ve onu alabilmenin tek yolu hile kullanmaktı. Bu arada, oyunun sıradan modunda ipucular bölümü çok çabuk yenileniyor, rasgele tıklamaların cezası yok ve zaman süresi de biraz daha boldur. Normal modunda ise durum biraz daha zordur. Bir keresinde tornavida şeklini almış fırçayı bulmam istendi ve bu da böyle bir tek olay değildir. Nesneler beklediğiniz gibi görünmüyorlar. Listedeki fare aslında bilgisayar faresidir, ama aynı sahnede gerçek bir fare de vardı ve diğerini görene kadar ona binlerce kez tıklamıştım. Ayrıca şapkalar veya ayakkabı çiftlerini içeren bir sürü sahneler var ve sizin de bir taneyi bulmanız istendiği anda hangisini alacağınızı şaşırıyorsunuz. İlave olarak, kimi nesneler tıklamanıza karşı bir şey yapmıyorlar ve sonunda doğru olup olmadığını da anlayamıyorsunuz. Bu oyunun dezavantaj listesinin sonsuz olduğunu biliyorum ama bir kaç şeye daha değinmek istiyorum. Çoğu nesneler o kadar minik ve bulanıktır ki, onları arka plandan ayırt etmek oldukça güçtür. Son olarak ta, unutmayın ki, her sahneyi en az üç kez incelemeniz gerekir ve bulmanız gereken nesneler hep aynı!
Bu da yetmiyorsa, karakter seslendirmesi yok, arka plan müziği inanılmaz derecede sinir bozucudur ki, ilk dakikalardan beri sesi kapatmak isteyeceksiniz. Oyunun tamamının tek eğlendirici anı patronunuzla tanışma anıdır - adınızı sorduğunda onu yazarak yeni profil oluşturuyorsunuz. Bana göre bu özellik çok yaratıcıdır ve aslında bu oyunda sevdiğim tek şeydir.
Evet, Time Chronicles: The Missing Mona Lisa oynamak yerine başka işleriniz varsa, onları yapın! Kötü hikayesinden ile eski çağ grafiklerinden başlayarak, sakar oyun geçmesine kadar oyunun her parçası zayıf kalitesinin bir göstergesidir, bu yüzden bu oyuna asla bir dakikanızı bile harcamayın, ona değmez! Belki yarın Big Fish Games bize daha güzel bir şey sunacaktır…